• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür (10)

 

Aşkın gizemi, ölümün

gizeminden daha büyüktür    

 

Gökmen Küçüktaşdemir   

 

 

Eski cumbalı evlerin gölgesinde, genç bir adam masasına gelen çayını yudumluyordu. Nereye baksa baharın izlerini görüyor, keyifleniyordu kendince. Keyfi yüzüne yansıyordu, binlerce çiçeğin kokusunu taşıyan rüzgarın, köşe bucak dağıttığı havayı derin derin içine çektikçe.

7-8 metre ötesinde oturan gazeteci Ceyhun’u izleyen istihbarat servisinde görevli polis memuru Aynur, ‘Gülmek ona yakışıyor’ diye geçirdi içinden.  

Belli ki Ceyhun, yoğun çalışma temposundan sıyrılıp Alsancak’ın trafiğe kapalı sokaklarında, iç içe geçen kafelerin arasında bir çay molası vermişti. Ve yalnızdı, yalnızlığın tadını çıkartırcasına… Arada bir masanın üzerinde duran dergileri inceliyordu.

O, zamana karşı yarışan iyi bir muhabir ve iyi bir yazardı. Ama asıl onu popüler yapan sunduğu televizyon programı ile son dönemde ortaya koyduğu haberlerdi. Emniyet Müdürlüğü, onu 4 aydır sıkı bir şekilde takip ediyordu.

 

Bunun nedeni Ceyhun’un ‘Dünya Su Forumu’nda yapılacak bir protestonun organizasyonunun üst düzey yönetimi içinde olma ihtimaliydi. Çeşitli ülkelerden gelecek devlet başkanları, bakanlar ve bürokratlar, artan nüfusa karşı kıt kaynakların nasıl kullanılması gerektiğini konuşacaktı. Hükümet, İstanbul’da gerçekleşecek ‘su zirvesi’nde hiçbir illegal eylemin yaşanması istemiyordu. O nedenle de istihbarat birimleri alarm halindeydi. Çok da kısa bir süre kalmıştı ‘su zirvesi’nin gerçekleşmesine.    

 

PEŞİNİ BIRAKMADI

Kılıktan kılığa giren Aynur, 4 ay boyunca hiç ayrılmadı Ceyhun’un peşinden. Yazdığı her makaleyi okudu, hiçbir programını kaçırmadı, nereye gitse 2 adım ardındaydı.  Bir istihbaratın ardından başlayan bu süreçte Ceyhun, su zirvesiyle ilgili çok sayıda haber yapmış, yazılar yazmıştı ama böyle bir etkinlikte aktif rol alacağına dair hiçbir açığı bulunamamıştı.

Ceyhun, Göztepe’deki evinde tek başına yaşıyordu. 2 yıl önce eşinden boşanmıştı. Her gün mutlaka ailesini arıyor ve hatırlarını soruyor, arada bir de ziyaretlerine gidiyordu. Haftanın 5 günü ekrana çıkıyor. Çarşamba günleri hariç, bir gazetede köşe yazıları yazıyordu. Bu arada, tiyatro ve sinemayı çok sevdiği gibi bir de dans dersleri alıyordu. Fırsat buldukça deniz kenarında koşarak veya basketbol oynayarak spor da yapıyordu. Ayda bir Çocuk Esirgeme Kurumu’nun yurtlarını ziyaret edip oradaki çocuklara hediyeler götürüyor, Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na da maddi yardımda bulunuyordu.  

Aynur, polis merkezindeki bir sohbet sırasında, kendini Ceyhun’u yaptığı bir haberden dolayı savunurken bulduğunda şaşırmıştı…  Bu nedenle arkadaşlarının da alay konusu olmaktan son anda yırtmıştı… İlerleyen birkaç gün içinde Ceyhun’u görmekten, yazdıklarını okumaktan büyük haz aldığını hissetmeye başladı. Onun, zekasına, dürüstlüğüne, kendine güvenine, sakinliğine ve hayata karşı duruşuna hayran olmuştu Aynur. Fakat bu gerçekle yüzleşmek onu rahatsız etti. Yaptığı işte bu tarz duygulara yer yoktu. Bu nedenle amirinden başka bir göreve verilmesini istedi. Unutmalıydı Ceyhun'u...

Aynur'un yerine bir başkasını görevlendirmek yerine amiri, hazırlanan raporlar doğrultusunda takibin bitirilmesine karar verdi. Bunu duyunca önce gülümseyen Aynur, Ceyhun'un artık yakınlarında olamayacağını düşündü. Bir yandan sevinmişti bir yandan da boynu bükülmüştü.

Gece yatağına yattığında da, ‘Ceyhun’la tanışmalıyım’ diye geçirdi içinden. Ama bu nasıl olacaktı? Hem tanışsa bile, bakalım Ceyhun kendisinden hoşlanacak mıydı? Kendisine nasıl bir tepki verirdi acaba? Hem ilk adımı önce erkek atmaz mıydı? Aynur kendi kendine, “Bir tanışsak, en azından arkadaş olurduk” dedi. Gözlemlediğine göre hemen hemen aynı şeylere ilgi duyuyorlardı. Ayrıca onun hakkında bildikleriyle de onu belki etkileyebilirdi. Ama bu çok ucuz bir davranış olmaz mıydı? Doğal olmalıydı her şey… Biraz daha beklemeye karar verdi.

 

MESLEKİ TECRÜBE

 

Aradan 2 gün geçmişti Aynur televizyon izlerken duyduğu haberle yıkıldı adeta. İzmir-Seferihisar yolunda kaza yapan Ceyhun yaşamını yitirmişti. Aracı virajı alamamış olsa gerek ki uçurumdan aşağı uçmuş sonra da yanmıştı.

Olaya çok üzülmesine rağmen mesleki tecrübesi Aynur’a, bu tarz olayların büyük bölümünde cinayetlere kaza süsü verilerek örtbas edilme çabası içine girildiğini söylüyordu. Bu nedenle Aynur, cesedin Adli Tıp’ta incelenmesini istedi. Olayın gerçekten bir kaza olup olmadığı bu sayede anlaşılabilirdi. Gelişmeleri yakından takip eden Aynur’a kömürleşmiş cesedi inceleyen adli tabibi görmek için hastaneye gitti.

Kabullenmek zor olmuştu Ceyhun’un ölmesini. Pişmanlık da duyuyordu. Onu takip etmeyi bırakmasa belki onu kurtarabilecekti. Laboratuvara çıkan basamakları zorlukla çıktı. Kendini yorgun ve halsiz hissediyordu. Bir parçasını kaybetmiş gibiydi. Olanları ilk duyduğunda beri midesi ağrıyordu. Biliyordu hiç profesyonelce değildi yaşadıkları. Hissettiklerini hissetmemesi için eğitim almışken, şimdi kalbiyle mantığı arasına sıkışmıştı. Ne zordu, içinde bir pişmanlıkla yaşama hali. Duvarları ve zemini beyaz renkte olan koridorda yürürken her adımında sanki arkasında bir parçasını bırakıyor, yerleri kirletiyor gibi geliyordu. Adli tabip Emre’nin odasının önüne geldiğinde durdu. Bir eliyle duvara yaslandı. Başını eğerek diğer eliyle de yaramazlık yaparken yakalanmış bir çocuk gibi kapıyı çaldı ve sonra içeri girdi. Emre, bilgisayarın başında yeni gelen dosya ile ilgileniyordu. Selamlaştılar… Biraz oradan, buradan konuştular… Bu arada Emre, Ceyhun’un dosyasını karşısında bulunan duvardaki dolaptan bulup çıkardı.

Dosyaya birkaç saniye baktıktan sonra da Emre şunları söyledi: Merhum, çarpmanın şiddetinden ya da yangından dolayı ölmemiş. Yangından dolayı yaşamını yitirse kanında karbonmonoksit ve gırtlağında da kurum olması gerekirdi. Oysa bunların hiç biri yok. Kurban, başına sert bir cisimle vurularak öldürülmüş. Kafatasında bunu rahatlıkla görmek mümkün… Sonra da arabası ateşe verilerek uçurumdan aşağı itilmiş olmalı. Tüm bu delillerin yok olması için insan bedeninin tamamen küle dönüşmesi gerekir. Bunun için de, 1500 derecede 2-3 saat yanması gerekir. Ki, bu sıcaklığa ancak krematoryum fırınlarında ulaşılır.

KİM ÖLDÜRMÜŞTÜ?

 

İyi ama o zaman onu kim öldürmüştü? Bu soruyla ayrıldı Aynur binadan. Binaya girerkenden farklı olarak, binadan çıkarken sanki acelesi ya da yarım bıraktığı bir iş varmış gibiydi…

Bir yandan Cinayet Masası, bir yandan da Aynur olayın fail ya da faillerini araştırmaya başladı. Aynı gün olay yerine gidip araştırma yapan Aynur, arabanın uçuruma itildiği yerin yakınlarında içi benzin kokan bir pet şişe buldu. Şişeyi de yanına alıp çevredeki benzin istasyonlarını dolaşmaya başladı. Olay gecesi bu şişe ile benzin alan birileri olup olmadığını sordu istasyonlardaki pompacılara. İçlerinden ismi Muhuttin olan 40 yaşlarındaki bir adam, şişeyi de kendisinden benzin alanları da hatırladı. Muhuttin, “O gece içindekilerin birbirini tanıdığı 2 arabanın geldi. 2 aracın depolarını tamamen doldurdum ayrıca bana verdikleri bu pet şişeyi de doldurmama istediler” dedi.

Muhuttin’i ifadesinin alınması için karakola götüren Aynur, şişeyi de üzerindeki parmak izlerinin tespit edilmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. Muhittin’in anlattıklarına göre arabalardan biri Ceyhun’unkiydi. Ancak pompacı onu görmemekle birlikte 3 kişi olduklarını söyledi. Bu arada Aynur, Ceyhun’un son dönemde yaptığı haberlerle kimlere zarar vermiş olabileceğini araştırıyordu. Liste, tahmininden kabarıktı.

Parmak izlerinden ve çizilen robot resimlerden daha önce adam yaralamadan dolayı hapse girmiş olan Hüseyin isimli bir adama ulaşıldı. Sonra da bir süre izlenen Hüseyin, arkadaşları ile bir kahvenin gizli bölümünde kumar oynarken yakalandı. Masadaki 6 kişinin çapraz sorgulamasında cinayete karışan üç kişi belirlendi.

Ama bu adamlar Ceyhun’dan ne istiyor olabilirlerdi ki? Biri tezgahtar, biri manav ve biri de otopark görevlisiydi. Söylediklerine göre yazdığı yazılar ile televizyonda Müslümanları rencide edecek ifadelere yer veriyordu. Bu nedenle de bu üç adam Ceyhun’u ortadan kaldırmak istemişti. Aynur, bu duruma hiç inanmadı. Bu sözler zaten bu tarz insanların yakalandığı zaman ilk başvurdukları bahanelerdi. Bir veya birileri tarafından maşa gibi kullanılıyorlar sonra da yakalanırlarsa böyle bir bahaneyle daha az ceza yiyeceklerini düşünüyorlardı. Aynur’un bu olayın peşini bırakmaya hiç de niyeti yoktu. Ceyhun’a, hiçbir şeyden haberi olmayan hoşlandığı o adama kendini borçlu hissediyordu. “Keşke hayatta olsaydı da onunla tanışma fırsatı bulabilseydim” diye geçirdi içinden. Şimdi içi, gökyüzünden düşen kar tanelerinin her yeri kaplaması gibi özlemle örtülüyordu…

Mahkeme tarafından tutuklanan suçlular cezaevine girerken cep telefonları alınıyordu. Telefonların rehberlerini inceleyen Aynur içlerinden birinde tanıdık bir isme rastladı. Ceyhun’un hakkında haber yaptığı bir işadamına aitti bu isim. Fabrikasından çıkan kimyasal atıkları hiçbir önlem almadan gizlice doğaya bıraktıran işadamı, hakkında çıkan haberlerden sonra çok büyük cezalara çarptırıldığı gibi ürünleri de eskisi kadar talep görmez olmuştu. Adam yaşadıklarının nedeni olarak Ceyhun’u görmüş olacak ki, onu ortadan kaldırmak istemiş ve bu adamları tutmuş olabilirdi. Polis, bu işadamı ile telefon sahibin konuşmalarına ulaşınca her şey ortaya çıktı. İşadamı her şeyi itiraf etmek zorunda kaldı. Cezaevinde ona da bir kişilik yer açıldı.

Aynur, biraz daha rahatlamıştı. Evine dönerken birden yağmur bastırınca ıslanmamak için bir apartmanın çatı altına saklandı. Yine yorgun hissediyordu kendini. Üstelik yüreğinin odaları boşaldığından beri kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Tam o sırada caddenin karşısında hızlı adımlarla yürüyen bir adam gördü. Uzun pardesüsenin yakasını kaldırıp bir eliyle tutuyordu. Ceyhun’a o kadar çok benziyordu ki... Arkasından koştu ama yetişemedi. Adam bir taksiye binip oradan uzaklaştı. Artık yağmur damlaları bedenine düşüyordu ve örttüğünü sandığı bir yara ansızın açıldı. Gözyaşları yağmura karıştı...

Ünlü İrlandalı yazar ve şair Oscar Wilde der ki, “Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür.”  


Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche