• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Unutamayacağınız 1 hafta geçirmeye ne dersiniz? (17)

 
 
Unutamayacağınız 1 hafta
geçirmeye ne dersiniz?
Gökmen Küçüktaşdemir 
 
Yoğun iş temposundan kurtulup günün gazetelerine şöyle bir göz ucuyla bakarken sayfalardan birinde bir ilan dikkatini çekti. “Hayatınız boyunca unutamayacağınız bir hafta geçirmeye ne dersiniz?” diyordu... Bu soruyu zihninde döndürüp dururken şirketin sunduğu hizmetle ilgili tanıtım yazısında yaşamın monotonluğundan sıkılanlara farklı bir hafta vaat ediliyordu.  Fatih gülümseyerek, “Neden olmasın?” diye düşündü. Kafasından eğlendiğini hayal ettiği anlarla ilgili tonla fotoğraf karesi akıp geçerken kendisinden istenilenin, maaşının üçte biri miktarında para ve yanıtlaması istenen bir anket olduğunu okudu. Sonra da ilanı kesip masasının üzerine koydu. 
 
İLAN YENİ SAHİBİNDE
 
Aynı mekanlardan, aynı işlerden ve her gün gördüğü aynı insanlardan sıkılmıştı Fatih. Yakın zamanda biten bir evliliğin çöküntüsü altından da yeni yeni kafasını kaldırıyordu. Değişik bir hafta geçirmek ona çok iyi gelebilirdi. Bunları düşünmek bile bir an olsun rahatlatmıştı Fatih’i. İşe güce dalınca kestiği ilanı masasının üzerinde unuttu… Ertesi sabah çalıştığı otomotiv firmasının yeni stratejiler planlanması için düzenlediği toplantıya katıldı. Kestiği ilan toplantıya giderken yanına aldığı bir ürün kataloğunun arkasına yapışmıştı. Kataloğu toplantı sırasında Ürün Geliştirme Bölümü Müdürü Ebru’ya verdiğinde ilan da el değiştirmiş oldu. Fabrikanın Kalite Kontrol Müdürü olan Fatih, Ebru’nun katalogdaki bazı ürünleri incelemesini istemişti. Konuyla ilgili aralarında kısa diyalog, son 5 aydır yaşanan en uzun konuşmalarıydı. Farklı bölümlerde oldukları için birbirlerini fazla tanımazlardı.
Aradan geçen 4 gün zarfında Ebru’nun ve kendisine bağlı ekibin üzerinde çalıştığı ürünle ilgili bazı sorunlar ortaya çıktı. Kalıp hatası yüzünden fabrika bir türlü hazırlanan parçaya onay alamıyor, böylece üretime geçilemiyordu. Oysa ürünün teslim edilmesi gereken bir tarih vardı ve eğer işi zamanında teslim edemezlerse büyük zarara uğrayacaklardı. Bu durum Ebru’yu strese sokmuştu. 2 gün sonrası için tatil yapmayı planlıyordu ama önce bu sorun çözülmeliydi. Ama nasıl? Bu sorunun cevabını bulamazsa tatil de yapamazdı. Tüm bunları düşünürken bir yanda da Fatih’in verdiği kataloğu incelemeye başladı. Sayfalardan birindeki şemaya bakarken birden nerede hata yaptıklarını buldu. Sevinçle atölyeye gidip yaptıkları yanlışı anlatacaktı ki kataloğun aksındaki ilan eline takıldı. Çevirip bakınca aynı sorunun girdabına Ebru da kapıldı: Hayatınız boyunca unutamayacağınız bir hafta geçirmeye ne dersiniz? 
Gülümseyerek, “Olabilir” dedi kendi kendine. Ama önce şu yarım kalan işi halletmeliydi. İlanı masasının üstüne koyup çıktı odasından.
Yeniden geriye döndüğünde çok rahatlamış bir hali vardı. Onay alınmış, üretime geçme kararı verilmişti… Yani her şey yoluna girmişti…
Şimdi nerden geldiğini bilmediği bu ilandaki numarayı arayabilirdi.
Telefonu açtığında karşısındaki ses ondan mail adresini isteyerek kendisine gönderecekleri anketi yanıtlayıp geri göndermesini istedi. Bu sayede onun için bir program yapacaklar ve yine gönderecekleri pusulalarla onu yönlendireceklerdi. 1 hafta sonunda eğer verilen hizmetten memnun kalmaz ise bir banka hesap numarasına yatırdığı parası iade edilecekti.
 
UÇAK BİLETİ
 
Ebru’nun hoşuna gitmişti bu macera içeren tatil planı. O akşam kendisine gelen anketi doldurup gönderdi ve heyecanla kendisine gönderilecek olan planı beklemeye başladı. Ertesi gün kargoyla bir paket geldi işyerine. Paketin içinde son model bir cep telefonu vardı. Tüm iletişim bu telefonla sağlanacak, yönlendirmeler bu telefonla yapılacaktı. Ayrıca bir de Brezilya’ya giden bir uçağa ait bileti vardı. 5 yıldızlı bir otelde kalacak, Rio Karnavalı’na katılacaktı. Aylardan Şubat’tı ve Türkiye soğuklarla boğuşurken Ebru orada denize bile girebilecekti. Ne kadar kalacağı orada başka neler yapacağı belli değildi ama Rio Karnavalı güzel bir başlangıçtı Ebru için. Hazırlıklarını yapıp izne ayrıldıktan sonra belirlenen günde uçağına bindi. Dünyanın neredeyse diğer ucunda olan Güney Amerika ülkesine ayak bastığı anda kendisini harika bir organizasyon bekliyordu. Rio de Janeiro’yu tanıtım turundan dans derslerine, Karnaval’a katılım programından muhteşem mekanlarda yenen lezzetli yemeklere kadar her şey düşünülmüştü. 3 gün süren bu büyülü gezi cep telefonuna gelen bir mesajla bitti. Havaalanına gitmesi isteniyordu. Orada adına İstanbul uçağı için ayrılan bir biletle birlikte, bir de çanta verildi. Çantanın içinde kocaman bir oyuncak ayı vardı. Kendisini İstanbul’da havaalanında karşılayan kişi çantayı kendisine içinden oyuncağı aldıktan sonra teslim etmesini söyledi. Daha sonra da kapıda bekleyen limuzini göstererek, “Sizi bekliyor” dedi. Aracın içindeki zarfta yeni bir sürpriz onu bekliyordu. Araç onu oteline götürerken o da zarfı açarak içindeki okumaya başladı. Kağıtta bir oyundan bahsediliyordu...Önce düzenlenen bir maskeli baloya katılacak, orada tanışacağı yakışıklı bir adamla gecenin sonunda bir oyuna dahil olacaklardı...
Ebru, baloya gittiğinde kendisine gösterilen masadaki maskeli bir adamla tanıştı. Birlikte yemek yedikten sohbet edip dans ettikten sonra arka arkaya gelen mesajlarla ne söyleniyorsa onu yapmaya başladılar. Kendilerini kapıda bekleyen araçta iki kurusıkı silah vardı, onlar bu silahlarla bir alışveriş merkezininin giriş katında bulunan kuyumcuyu soyacaklardı. Daha sonra da çaldıklarıyla olay yerinden uzaklaşacaklardı. Tüm plan istenilen gibi yürüdü. İki çuval mücevher ve iki çuval para ile kuyumcudan çıkıp gecenin içinde kayboldular. Adam Ebru’yu otele bıraktığında ilginç bir gece yaşadığı için gülümsüyordu. Galiba söylendiği gibi bu haftayı hiç unutmayacaktı...
 
YÜZÜNÜ GÖSTERMEDİ
 
Ebru çok eğlenmekle birlikte adamın yüzünü neden göstermediğini anlamamıştı. Ertesi sabah onu 2 günlüğüne katılacağı Uludağ gezisi bekliyordu. Kaymayı çok severdi. Onun gibi bu geziye katılan bir sürü insanla birlikte gitti. Onlarla güzel vakit geçirdi. Yeniden İstanbul’a döndüğünde şirketin kendisine sunduğu tatil bitmişti. İyi bir seçim yaptığını düşünüyordu. İşe döndükten 2 gün sonra polis işyerine gelip Ebru’yu hırsızlık suçundan yakaladı. Olay yerinde parmak izleri bulunmuş, parmak izlerinden elde edilen profil ile Ebru’ya ulaşılmıştı. Ebru, başına gelenleri polise anlattıysa da hiçbir şey ispat edemedi. Çünkü ortada böyle bir şirket gözükmüyordu. Kullandığı telefon kendisinden alınmıştı. Bankadaki hesap ölmüş bir adamın ismine açılmıştı. Organizasyonları yapanlar sahte isimler kullanmışlardı. Ebru’nun başına gelenleri duyan Fatih, çok şaşırdı. Ebru’nun yerinde kendisi de olabilirdi. Bu nedenle bu işi yapanların peşine düştü. Ebru’nun 1 hafta içinde neler yaptığını tek tek öğrendi. Yaptıklarını araştırırken Ebru’nun Brezilya’da olduğu sırada meydana gelen büyük bir hırsızlık vakası olduğunu tespit etti. Bir müzeden üzerinde mücevherler olan çok değerli bir haç çalınmıştı. Ebru’nun anlattıklarından İstanbul’a getirdiği çantanın gizli bir bölümüne bu haçın yerleştirilmiş olabileceğini düşündü. Ebru aynı zamanda kurye olarak kullanılmıştı. Fatih bu bilgiyi polisle paylaşınca, polis alıcı gibi davranarak haçın peşinde olduğunu sokaklarda bu işlerle uğraşan insanlara, antika eşya satıcılarına yaydı. Bir süre sonra hırsızlar alıcı rolündeki polise ulaşınca tüm planı yapan 2 hırsız suçüstü yakalandı. Böylece Ebru da hapis yatmaktan kurtulmuştu... Bu olay Ebru ve Fatih’i birbirine daha çok yaklaştırarak aralarında bir ilişkinin başlamasına da neden oldu.  
 
 
 
 
 
 

Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.663034.8019
Euro36.413536.5594
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche