• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Teşkilattaki köstebek (19)

 
Teşkilattaki köstebeği
bekleyen hazin son
 
Gökmen Küçüktaşdemir
 
Sabah, bir tatil gününün verdiği telaşsız, yapılacak işlerin sorgulamasından uzak, damarlarında tembelliğin dolaştığı bir güne uyandı. Neredeyse öğle olmuştu. Özlemini çektiği sıcak havalar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Ve biliyordu ki bu yaz diğerlerinden farklı olacaktı…
 
Çoktandır üzerindeki halsizlik ve bitkinlik için 'mevsim değişimindendir' yalanına sığınmıştı. Aslında cevabı çok derinlerinde saklıydı. Kemal bir ay sonra emekli olacaktı. Kendini değersiz ve aciz hissediyordu. Yavaş yavaş teşkilattaki işlerden soyutlanmaya, fazla ortalarda görünmemeye başlamıştı. Hatta üzerinde çalıştığı dosyaları da başkalarına devrediyordu… Kahvaltıdan sonra telefonu çaldı. Arayan Milli İstihbarat Teşkilatı'nda birlikte çalıştığı, dışarıda da görüştüğü samimi arkadaşlarından biri olan Hakan'dı. Acilen görüşmek istiyordu.
 
ŞAŞKINLIKLA DİNLEDİ
3 saat sonra Kemal'in evinde buluştuklarında Hakan'ın anlattıklarını şaşkınlıkla dinledi. Son dönemde ortaya çıkan bazı belgeler ile ilgili teşkilatta köstebek avı başlatılmıştı. Bunlar özel istihbarat bilgileriydi ve hükümetle ordunun arasını açmak için basına sızdırılmıştı. Bu aynı zamanda MİT'in içindeki koltuk savaşının da bir göstergesiydi. Mesleğinde hızla yükselen Hakan hakkındaki, belgeleri onun yaydığına dair çıkarılan dedikodular kulağına kadar gelmişti. Hakan, bu konuda bir şeyler yapmak istiyordu. Aklına gelen kendisine yardım edebilecek ilk isim Kemal'di. Köstebeği bulmak için Kemal'den destek bekliyordu. Kemal ise Hakan'ın konuşmasının sonlarına doğru pencereye yaklaştı, dışarıya baktı dalgın dalgın. Sonra da sessizliği bozarak Hakan'a döndü.
- Bu işler için çok yaşlandım. Yorgun hissediyorum.
- Beni yalnız mı bırakacaksın?
- Üzgünüm. Artık kendime ve aileme zaman ayıracağım. Sana tavsiyem; acele kararlar verme, hata yapma ve kendini koru.
Aradan 2 gün geçmişti. Kemal atletizmle uğraşan oğlunun katılacağı uzun atlama yarışmasını izlemek için Ankara 19 Mayıs Stadyumu'ndaydı. Oğlu yarışma öncesi ısınırken Kemal de gaziler arasında yapılacak olan tekerlekli sandalye yarışını izlemeye karar verdi. Vatani görevlerini yaparken mayına bastıklar için sakat kalan, yaşam mücadelesi veren bu gençler şimdi birbirleriyle mücadele edeceklerdi. Aileleri, yakınları, eş ve dostları da onları izlemeye gelmişlerdi. Ayrıca statta o günkü yarışları seyretmeye gelen binlerce insan vardı. Yarışmacılar heyecanla pistin üstünde yerlerini almış yarışı başlatacak işareti bekliyorlardı ki, kalkan bayrakla birlikte var güçleriyle tekerlekleri çevirmeye başladılar. İlk 20 metre geride kalırken gençlerden biri yere düştü. Çok acı çekiyordu. Bağırışlarından bunu anlamak mümkündü. Diğerleri finiş çizgisine yaklaşmışken arkadaşlarının içlerini yakan sesini duydular ve bir anda hepsi durdu. Arkalarına baktılar. O an her şey sanki durmuştu. Herkes merakla ne olacağını beklerken hepsi dönüp arkadaşlarının yanına gittiler. Onu yerden kaldırıp sandalyesine bindirdiler. Ve hep birlikte bitiş çizgisine gittiler. Başta yerden kaldırdıkları delikanlı olmak üzere hepsinin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Birincinin göğüsleyeceği kurdeleyi hep birlikte geçtiler. Stattaki herkesin gözleri dolmuştu, çılgınca onları alkışlıyorlardı. Kemal o an kendini çok kötü hissetti. Kendisini yarışmada arkadaşını geride bırakan ve dönüp arkasına bakmadan yarışı tamamlayan biri gibi gördü. Hemen o gün Hakan'ı arayıp yardım edeceğini söyledi. Ertesi gün bir araya geldiler.
Kemal, teşkilatta sevilen biriydi. Önemli görevlerde bulunmuş iyi bir eski ajandı. Üstlendiği dış görevlerden dolayı Stratejik İstihbarat Başkanlığı'nın başına getirilmişti. Bu bölüme gelen istihbaratlar üzerine, Türkiye'nin diğer ülkelere karşı milli politikaları belirleniyordu. Hakan ise Güvenlik İstihbaratı Başkanlığı'nda çalışıyordu. 
 
EKİP KURULDU
 
Kemal, hemen köstebeği aramak için bir ekip kurulmasıyla ilgili Teftiş Kurulu'na rapor sundu. 1 hafta sonra müsteşarlığın da onaylamasının ardından çalışmalara başladılar. Ekip hazırdı. Belgelerin kaynağına ulaşmak için özel yetkilere sahiptiler. Şüphelendikleri kişileri dinlemeye aldılar, odalarına kameralar yerleştirdiler.
Bu arada ortaya çıkan belgeleri sürekli gazetelerde ve televizyonlarda tartışmaya açan basın sayesinde taraflar iyice gerilmişti. Bu tam da bazı tasfiye planlarının anlatıldığı belgeleri ortaya sürenlerin istediği şeydi.
Kemal için bu iş, emekli olmadan yapacağı son görevdi. Ona eski heyecanını geri getirmişti. Suçlu kimse, onu ortaya çıkartıp iyi bir final yapmak istiyordu. Bunun için gece gündüz çalışıyor belgelerin ortaya çıkış tarihlerini ve gündemdeki olaylar ilgisini çözmeye gayret gösteriyordu. Bu belgelere kimler ulaşabiliyordu? Kimlere, nasıl yollanıyordu? Parmak izi, bir DNA kırıntısı var mı, yok muydu belgelerde? Hepsini araştırıyordu... Takipteki kişilerin anbean neler yaptıkları belirleniyor, özel hayatları bile didik didik ediliyordu. Gazeteciler de bilgi kaynaklarını açıklamıyorlardı. Sadece biri, kendisine bir dosya ulaştırıldığını, ancak dosyayı veren ve yüzünü gizleyen bu kişiyi tanımadığını söylemişti. Tek söyleyeceği şeyin adamın elindeki kırmızı dosyayı uzatırken, "Bu yeşil dosyanın içinde çok önemli bilgiler var" dediğini, bunun da kendisine garip geldiğini anlatmıştı.
Aradan iki ay geçti. Bu kez bir ses kaydı ortaya çıktı. Bir Paşa'nın anlattıkları vardı kayıtlarda. Bir cemaat liderine karşı söylenen bazı sözlerden ibaretti kaset. Ama yine kaset medyada büyük ilgi uyandırdı. Günler geçiyor hala köstebek bulunamıyordu. Yaşlı kurt geçen süre içinde köstebeği bulmayı gurur meselesi haline getirmişti. Emekliliğini bile ertelemişti. Sanki köstebek onlardan hep bir adım önde gidiyordu. Yapılan her şeyden haberdar gibiydi.
Bir gün ofiste çalışırken Hakan, Kemal'in odasına geldi. Takipteki kişiler ile ilgili yeni çekilmiş bazı fotoğraflar getirmişti. Kemal fotoğrafları şöyle bir inceledikten sonra karşıdaki masayı Hakan'a göstererek, "Çekmecesinde bir kırmızı dosya var onu getirir misin? Fotoğrafları ona koyalım" dedi. Hakan, gidip elinde bir dosya ile geldi ama dosyanın rengi kırmızı değil yeşildi. "Sen renk körü müsün?" diye sordu Kemal. Hakan da "Evet" diye yanıtladı onu.
 
24 SAAT TAKİP
Kemal, o gün çok güvendiği iki adamını yanına çağırarak Hakan'ı 24 saat takip etmelerini, onun neler yaptığını bilmek istediğini söyledi. Ayrıca Hakan'ın evindeki bilgisayarına gizlice girerek tüm bilgileri kopyalamalarını istedi. Hakan'ın bir de yanından hiç ayırmadığı cep bilgisayarı vardı. Kemal ondaki bilgileri de istiyordu.
İki gün sonra bilgisayarlardaki bilgilere ulaşıldı. Hakan'ın mail şifreleri kırılarak kimlerle görüştüğü tespit edildi.
Görüldü ki Kemal, Hakan'la ilgili şüphelerinde haklıydı. Hakan, Kemal'in güvenilirlik çatısı altında ortalığı karıştırmayı sürdürüyordu. Böyle bir ekibin kuruluşunda da görev aldığı için kendisini yöneltilen suçlamaları da bastırmış oluyordu.
Hakan'ın yaptığı görüşmelerden kendisine emirlerin yurtdışından bir mail adresinden şifreli olarak geldiği anlaşıldı. Ama şifre çözülemedi. Fakat yeni belgeleri basına sızdıracağını öğrendiler. Kemal, onu suçüstü yakalamak istiyordu. Çok temkinli olmalıydılar. Hakan'ın buluşacağı gazetecinin yerine bir ajan geçirildi. Buluşma noktasının her yerinde ajanlar ve polisler vardı. Tam elindeki zarfla gazetecinin arabasına girmişti ki yapılan baskınla Hakan kıskıvrak yakalandı ve nezarethaneye atıldı. 1 saat sonra yanına gittiklerinde ise Hakan'ın kravatıyla intihar ettiğini göreceklerdi.
 
 
 
    
 

Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche