• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi

 

 

Hayalle gerçek arasındaki  
tarihsel yolculuğun en güzel  
durağı oyuncak müzesi
 

 

 

Sadece oyuncakları görmek için değil, dünya tarihini anlatan sihirli bir alemin içinde renkli düşlere dalmak istiyorsanız Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi’ni mutlaka gezmelisiniz. Merak etmeyin içinizdeki çocuk size yol gösterecektir
 
 
Gökmen Küçüktaşdemir
 
 
 
İzmir’deki anneler ve babalar, ellerinden tutup çocuklarını kendi çocukluklarıyla tanıştırma fırsat yakaladılar geçtiğimiz hafta. Bir zamanlar kendi kurdukları hayalleri, oynadıkları oyunları çocuklarına göstererek anlattılar. En az çocukları kadar heyecanlıydılar… Çocukların keyfine ise diyecek yoktu, oyuncakların cam dolaplar içindeki steril dünyada durmasını saymazsak eğer…
 

 
Müzik eşliğinde çeşitli animasyon gösterilerinin yapıldığı, pamuk helva ve macun satıcılarının yer aldığı, balonların uçurulduğu keyifli bir törenle açıldı Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi. Varyant’taki müstakil bir binada yer alan müzenin girişinde konukları karşılayan çizgi film kahramanlarını görünce, birden farklı bir atmosferin içerisine gireceğinizi hissediyorsunuz zaten. Micky Mouse da orada, sevimli tavşan Bugs Bunny de, Şirinler de… Hemen kapının önündeki Nasreddin Hoca da “Hoş geldiniz” diyerek o renkli alemin yolunu gösteriyor gülümseyen yüzüyle herkese…
 
 
BELEDİYEYE BAĞIŞ
 
 
İzmirli seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın 2004 yılında kurduğu oyuncak müzesini, geçtiğimiz aylarda Konak Belediyesi'ne bağışlamasının üzerine müze yenilenerek yeniden halka açıldı. Binada, Ümran Baradan ile şair- yazar Sunay Akın'ın dünyanın dört bir yanından topladığı 1860'lı yıllardan günümüze kadar gelen 1000'den fazla oyuncak yer alıyor. Müze yetkilileri, müzenin aynı zamanda danışmanı olan Sunay Akın’ın 2005 yılında açtığı İstanbul Oyuncak Müzesi’nden sonra, “Bir gün ikinci bir müze kurabilirim” düşüncesiyle topladığı oyuncakların Konak Belediyesi’ne nasip olduğunu söylüyor.
 
 İlk gün giriş ve çıkışlarda izdihama yol açacak kadar kalabalık vardı. Açılışlar görkemli olur zaten ama sonrası genelde pek gelmez… O mekanlara garip bir yalnızlık çöker. Ki, İzmir arkeoloji ve etnografya müzeleri bence o terk edilmişlik duygusunun en belirgin örnekleridir. Bu nedenle açılışın ardından hafta içinde tekrar ziyaret ettim oyuncak müzesini. Görevlilerden, açılıştan itibaren gösterilen ilginin yoğun bir şekilde devam ettiğini duymak hayli sevindiriciydi.
 

 
Dünya Oyuncak Müzeleri içinde önemli bir yere sahip olan Almanya Nuremberg Oyuncak Müzesi’nin, 1971 yılında halka açılmış olduğunu hatırlarsak, her alanda olduğu gibi bu alanda da geç kalmış olduğumuzu düşünmeliyiz. Bir yandan da Sunay Akın şu sözlerini yeniden işitmeliyiz: “Gerçeklerden önce hayaller gelir. Bu yüzden oyuncak müzeleri geleceğini önemseyen yarınlarına değer veren toplumlarda çıkar karşımıza."
 
GEÇMİŞE BAĞ KURMAK
 
 
Müzedeki her adımımda, farklı dönemlere ait oyuncakları görebilmek, tarihin izlerini bu oyuncaklar üzerinden takip edebilmek mutluluk vericiydi… Onlar sayesinde, toplumsal ve ekonomik gelişimi daha farklı bir açıyla gözlemleyebildim… Gördüğüm meraklı bakışlara sahip ve durmadan soru soran, oyuncakları inceleyen çocuklar da beni hayli mutlu etti. Müzenin hemen girişindeki bölümlerden birinde yer alan ve Türkiye’de üretilmiş kopya oyuncaklarla ben de bir anda çocukluğuma döndüm. Tenekeden yapılmış üzerinde bir yarışçı olan bir motosiklet sayesinde oldu bu ilk buluşma anı... Geçmişe yolculuk o an benim için başlamıştı belleğimin bir yerlerinde… Victoria Dönemi’ne denk gelen 1880-1890 yıllarında yapılmış bir başka oyuncak ise bu yolculuğu hızlandırdı… Ağaçtan oyularak yapılan at kafasının uzantısı olan uzunca bir tahta parçası ve onun ucunda da 2 küçük tekerlek… Ancak, çok emek verilerek yapıldığını söylemeliyim. Çünkü birçoğumuz için bir zamanlar “atçılık” diye tabir ettiğimiz oyunda, uzunca bir dal parçasının, bu oyuncağın görevini üstlendiğini çok iyi biliyorum...
 

 
Peluş oyuncakların ilk örneği olan, 1910’lu 1920’li yıllarda Almanya’da üretilmiş bir ayıcıkla tanışmak, ilk çamaşır makinelerinin aynısının bir oyuncağını görmek çok keyifliydi… O minik çamaşır makinesi, ardından robotlar ve uzay araçları bana Sunay Akın’ın şu sözlerini anımsattı, “Toplumumuzun gündeminde yıllardır AB konusu var. Ancak şunu bilmeliyiz ki AB ülkeleri önce zengin olup müzelerini açmadı. Yaklaşık 400 yıl önce müzelerini açtılar, sonra her adımı bilgi dolu olan o müzelerin koridorlarından geçerek bugünkü güçlü Avrupa'yı oluşturdular. Bu yolda yürüyeceksek müzelere ihtiyacımız var. Gerçek, hayalin ayak izlerini takip etmiştir. İnsan önce hayal etti, düşleri oluşturdu. Gerçek hep o hayalleri izledi yani aya gitmeden önce aya nasıl gidileceğini hayal edip oyuncağını yaptı. Oyuncaklarla oynayanlar NASA'yı kurdu. Bilimin, insanlığın, uygarlığın tarihini göreceksiniz oyuncaklarda.”
 
 
Müzenin bir başka bölümünde ise Ümran Baradan’ın dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı, kendi özel koleksiyonundaki oyuncakları görmek mümkün. Ümran Baradan’ın yaptığı bağış sayesinde müzeyi gezen çocuklar, ülkemizin tabiatını, tarihi eserlerini, denizini koruyacak. Sunay Akın’ın da söylediği gibi topluma korumacılık düşüncesi müzelerinden geçer. Avrupa'yı koruyan, yasaları değil müzeleridir.
 
 HALKTAN BAĞIŞ
 
 İzmirlilere böyle bir müzenin açılacağını duyurarak onlardan oyuncak istenmesinin ardından, halktan müzeye çok sayıda oyuncak bağışlanmış. Bağışlanan bu oyuncakların içinde oyuncak tarihi için önemli bir yere sahip olanlar, sergilenmeye değer görülerek bir bölümde toplanmış.
 
Gezerken dikkatimi çekenlerden bazıları da Almanya’nın 1900-1910 yıllarında talaş ve tutkaldan yaptığı askerler ile 1920-1930 yıllarında kurşundan üretilen Nazi askerler. Bu oyuncaklar aynı zamanda Almanya’nın 2. Dünya savaşına ne kadar organize hazırlandığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
 
 
 
1890’lı yılların sonunda Almanya sanayileşerek tek tek oyuncak üretmek yerine fabrikasyon üretimine geçmiş. Ve bu sektörün lideri olmuş. Almanya 1950’li yıllara kadar oyuncak sektöründe süren hakimiyetini, savaş sırasında oyuncak fabrikalarını silah fabrikalarına çevirince kaybetmiş. Onun yerini alan Japonya ise koltuğunu 1980 yılında Çin’e bırakmış. Bugün hala bu sektörün lideri Çin… Yani gelecekte müzeleri Çin oyuncakları süsleyecek… Ancak, bu sektörde her zaman önemli bir yere sahip olan Amerika’yı da unutmamak lazım. Unutulmaması gereken bir konu da, ilk pilli ve dolayısıyla kendi hareket eden oyuncakların Japonlara ait olduğu…
 
 ESİN KAYNAĞI OLDULAR
 
Müze sözcük olarak ilham perisi anlamını taşıyor. Bu müzeyi gezip de ilham almamak imkansız gibi adeta… İşte size bir örnek: Micky Mouse’un atası olarak adlandırabileceğimiz bir oyuncak var müzede. Tahta bir fare… Uzun burunlu ve siyah… 1920’lerde yapılmış. Oyuncak tarihçileri Walt Disney’in bundan esinlenerek 1928’de çizgi filmini yarattığını söylüyorlar. 1930’da da ilk Micky Mouse oyuncakları satılmaya başlamış.
 
Müzede cam vitrinler arasında dolaşırken gözünüz duvarlara da takılıyor arada bir... Orada sek sek oynayan, ip atlayan, uçurtma uçuran çocukların rölyeflerini görmek çok hoş. Bir kaçamak bakışla bile kendinizi bir anda onların arasında hissedebilirsiniz. Bilgisayar oyunlarının adeta esiri olan, televizyon başından kalkmayan ya da yarış atı gibi sınavlara hazırlanan kimi bu oyunlardan habersiz olan çocukların da bu müzeyi gezerken o rölyeflerde oyun oynayan  yaşıtlarını gördüğünde daha fazla keyif alacağını düşünüyorum. Bilmedikleri oyunlar varsa belki bu sayede öğreneceklerini umuyorum…
 

 
Plastik oyuncaklar gibi teneke oyuncaklar da geri dönüşüme uğraya bildikleri için bulunması zor olan oyuncaklar arasında yer aldığını müzeyi gezerken öğreniyorum. Hatta bu teneke oyuncaklar bir de gemi oyuncakları ise suyla temas ettiklerinden paslanıp  yıpranmaları kolay olduğu için sağlam olanını bulmak çok zormuş. İşte bu nedenle müzedeki teneke gemiler çok değerli. Hele bir gemi var ki, ona bir çocuk elinin değdiğini sanmıyorum. Sanki paketinden yeni çıkarılmış gibi. Bu da onu değerini katlıyor elbette…
 
Yine Victoria Dönemi’ne ait kağıt evler var müzedeki oyuncaklar arasında. Dikkatli bakıldığında o dönemdeki halkın yaşayış biçimini, evlerin mimarini, giysilerini görebilirsiniz. Benzer bir oyuncak da, 1950’li yıllara ait Amerika’da bir evi anlatıyor bize. Duvar kağıtlarından yer döşemelerine kadar o dönemin yaşam tarzını gösteriyor. Öğreniyorum ki bir müzedeki bebek evi sayısı o müzenin zenginliği göstermekteymiş. Ne kadar çok bebek eviniz varsa o kadar zengin bir müzeye sahipsiniz demekmiş. 16. yüzyıl’da evlerin birebir kopyalarını Avrupa’daki dükkan vitrinlerinde göstermek için hazırlanan bebek evleri, parçaları çok küçük olduğu için çocukların oynamasına da izin verilmiyormuş.
 

 
Beni en çok heyecanlandıran oyuncaklardan biri ise sinema makinelerinin atası olarak görülen bir oyuncaktı. İçinde yanan kömürle oluşan ışık sayesinde cam film şeritlerindeki görüntü duvara yansıtılıyor. Ve sizde kendi hazırladığız kareleri bir yönetmen edasıyla izliyorsunuz… Müzenin belki de çocuklar tarafından en çok sevilecek bölümü ise kültürümüzün yapı taşlarından biri olan gölge oyunu sahnesinin yer aldığı kat. Karagöz ve Hacivat gösterilerinin yapıldığı bölümde aynı zamanda gölge oyunları kahramanlarının nasıl oluşturulduğu da bir tablo içinde anlatılıyor.
 

 
Başta Ümran Baradan’a ve Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan olmak üzere müzenin danışmanı Sunay Akın ile emeği geçen herkese teşekkür etmeliyiz. Bu müze içinde düzenlediği etkinliklerle “yaşayan müzeler” kavramına çok güzel bir örnek. Burada çocuklar sürekli yenilenecek sergileri gezebiliyor, masal dinletilerine katılabiliyor ve gölge oyunları izleyebiliyorlar. Etkinlikler devam eder ve yeni projeler hayata geçerse sanırım bu müzede çocuk sesleri hep yankılanacak.
 
GÜZEL BİR TABLO
 
Dün, yarını düşlerken elimize aldığımız bir oyuncaktı bizi bugüne taşıyanlardan belki en önemlisi. Kurduğumuz hayalleri oyuncaklarla süsledik biz, hayat verdik geleceğe sürüklendik onlarla. Düşlerin içindeki seçkin oyuncakları gördükten sonra, sizde son olarak kafeterya bölümüne geçip benim gibi kendinizi Flaman Sanatçı Pieter Bruegel'in ''Çocuk Oyunları'' tablosunun içinde bulabilirsiniz. Burada 16. yüzyıl masalarında oturup dönemin çocuklarının oyunlarını izleyebilirsiniz. Şimdiden hepinize iyi geziler…
 
 

 
Müzeden notlar:
 
• Teknolojiyi olduğu gibi uçak endüstrisinin gelişimini de oyuncaklar üzerinden takip etmek mümkün.
 
• Masal kahramanları elbette es geçilmemiş. Pamuk Prenses ve yedi cüceler, kırmızı başlıklı kız, Pinokyo ve daha birçoğunu görmeniz mümkün…
 
• 1910’lu yıllardan önce yapılmış bebeklerde saç kullanılmıyormuş. Daha sonra oyuncaklarda saç kullanılmaya başlamış. Her iki örneğe ait bebek görmek mümkün…
 
• İlk barbie bebekler 1959’da üretilmiş. Müzede 1960 yılına ait barbileri görebilirsiniz.
 
• Market, kasap, eczane gibi dükkanlara ait oyuncakları da görmek mümkün.
 
• Hindistan yapımı oyuncaklar da görmek mümkün.
 
• Duvarlardaki rölyefler ve konsept dolapların dizaynı sahne tasarımı ustası Ayhan Doğan’a ait.
 
• Türk yapımı oyuncakların olduğu bölümde yer alanların büyük bölümü Sunay Akın tarafından Hollanda’da bulunmuş. Hollandalı bir antropolog zamanında Türkiye’ye gelip buradaki Türk yapımı oyuncakları toplanmış ve 30 yıl boyunca bir dolapta kilitli tutmuş ve daha sonra onları açık arttırmayla satmış. Türk yapımı oyuncakların hepsi yabancı oyuncakların kopyaları… Türkler olarak yeni bir oyuncak yaratamamışız.
 
• Konseptli dolaplar içinde ise kale, kovboylar, kızılderilliler, Nuh’un gemisi, itfaiyeciler, trenler, robotlar ve müzik aletleri yer alıyor.
 

 
 

 
Tarih öncesi oyuncaklar
 
 
Eski çağlarda her sınıf insan boş zamanlarını oyun oynayarak geçirirdi. Bu nedenle oyun ve oyuncak tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Bebek, top, aşık kemiği, tahta at ilk oyuncaklar olarak oyuncak tarihinde yerlerini almıştır. Hatırlatmak gerekirse İzmir Etnografya Müzesi’nde de yakın zaman ait, birçok ülkeden gönderilmiş çeşitli oyuncakları görebilirsiniz. Ayrıca, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde de kazılarda çıkarılmış binlerce yıl öncesine ait oyuncaklar bulunmaktadır. Tiyatro oyuncularının merkezi olarak bilinen ve bir liman kenti olan Teos’ta (Seferihisar-Sığacık) bulunmuş olan kilden yapılmış M.Ö. 8 bin yılına ait süvari figürlerini, yine bu bölgede bulunmuş M.Ö. 6 bin yılına ait taştan oyularak oluşturulan hayvan figürlerini görebilirsiz.
 

 
 
Oyuncak müzelerinin geçmişi
 
 
 
İlk kez Almanya, Nuremberg Oyuncak Müzesi’nin 1971 yılında halka açmış. Birçok oyuncak müzesine sahip olan İngiltere'de ise, 1982 yılında halka açılan Londra Oyuncak ve Model Müzesi ve özel bir müze olan Pollock'ın Oyuncak Müzesi zengin oyuncak koleksiyonları ile dikkat çekiyor. Bunların yanında 1976'da halka açılan Fransa Poissy Oyuncak Müzesi, Stockholm Oyuncak Müzesi, İtalya Milano Oyuncak Müzesi, 1974'te kişisel bir girişimle kurulan Japonya Oyuncak Müzesi ve 1975'te kurulan Washington Bebek Evi ve Oyuncak Müzesi dünyanın en önemli oyuncak müzeleri arasında yerini almakta. Türkiye'de ise 1990 yılında Prof. Dr. Bekir Onur tarafından kurulan Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi, arkeolog Musa Baran tarafından İzmir Bademler köyündeki Çocuk Oyunları ve Oyuncakları Müzesi ve şair yazar Sunay Akın tarafından 2005 yılında halka açılan İstanbul Oyuncak Müzesi kurulmuştur.
 


Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.663034.8019
Euro36.413536.5594
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche