• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Bir gün, sizin de bir kara meleğiniz olabilir (11)

Bir gün, sizin de bir 

kara meleğiniz olabilir

 Gökmen Küçüktaşdemir

Demet çalan telefonunu açtığında karşıdaki ses, kocasının bir kaza geçirdiğini ve ağır yaralı olarak İzmir Tepecik SSK Hastanesi'ne yatırıldığını söylüyordu. Paniğe kapılan Demet bütün işini gücünü bırakarak Bornova'daki evinden çıkıp bindiği bir taksiyle hastaneye gitti. Kan ter içinde hastanenin kapısından içeri girip görevlilere heyecanla durumu anlatıp eşini görmek istediğini belirtti. Ama kayıtlarda böyle bir hasta yoktu. Görevliler ayrıca, o gün hastaneye böyle bir vakanın da intikal etmediğini söylediler. Hemen cep telefonunu çıkarıp eşini aradı. Telefonu açan oydu. İçi ferahlamıştı Hakan'ın sesini duyunca. Önce ağlamaktan konuşamadıysa da sonra toparlayıp olanı biteni anlattı kocasına. Hakan, "Kötü bir şakaya maruz kalmışsın sevgilim" dedi ve ekledi, "Merak etme iyiyim ben."

ARACIN SİGORTASI YOKTU

Eve dönerken böyle bir şakayı kim yapmış olabilir diye düşündü Demet ama bir cevap bulamadı. Demet, asıl şoku eve dönünce yaşayacaktı. Evin kapısını açıp içeri girdikten sonra evde ne kadar değerli eşya varsa hepsinin çalınmış olduğunu fark etti. Yaşadıkları kabus gibiydi. Önce polisi, sonra da yeniden eşini arayıp olanları aktardı. Polis evden aceleyle çıkarken kapıyı kapattığınıza emin misiniz diye sorduğunda, "Kapıyı kapattığıma eminim ama kilitlemedim" dedi.

Ertesi gün gece yarısı ise Hakan ve Demet, evlerinin önündeki park yerinde yanan arabalarını izlerken yaşananları anlamaya çalışıyorlardı. İtfaiye alevleri söndürdüğünde araç kullanılmaz hale gelmişti. İşin garibi, arabalarını yeni almışlardı. Ve kasko yaptıracak vakit bulamadığı için Hakan, araç sigorta kapsamı içinde değildi… Çok üzüldüler fakat yapacak bir şey yoktu…

Her ikisi de yaşananlardan dolayı yorgun düşmüş ve öfkeli bir halde gasp bürosu dedektifinin sorularını yanıtladılar. Onlara böyle bir kötülüğü kimin yapabileceği akıllarına gelmiyordu. O günlerde hırsızlık olayının gerçekleştiği gün dışında şüpheli herhangi bir durumla da karşılaşmamışlardı.

Hakan, bir reklam ajansının sahibiydi, Demet ise İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisiydi. Sıradan bir hayatları var gibi gözüküyordu.

Dedektif Serkan, "Evinizde soygundan kalan hiçbir ize rastlamadık. Sizi bir süredir takip ettikleri belli. Soygun çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşmiş. Bu bir ekip işine benziyor. Bu adamlar bence bunu uzun bir süredir planlıyorlarmış. Aracınız ise altına benzin döküldükten sonra ateşe verilmiş. Onda da ne bir görgü tanığı var, ne bir delil var... Ama eğer bunlar bir tesadüf değilse belli ki sizden intikam almak isteyen birileri var. Bugünlerde biraz daha dikkatli olsanız iyi olur. Aklınıza bir şey gelirse muhakkak bize iletin. Çalışmalarımız sürüyor. Merak etmeyin zanlıları yakalayacağız" dedi.

Fakat dedektifin kurduğu bu cümleler çifti teselli etmeye yetmedi. Her ikisi de derinden sarsılmışlardı.

TEHDİT İÇERİKLİ MAİL

Aradan bir hafta geçti. Hakan işyerinde bir firma için reklam teklifi yazarken birden bilgisayarının ekranı karardı. Hakan, önce ekran kablosunun çıktığını düşünerek bağlantıları kontrol etmeye başladı. O sırada ekranın üst tarafında kırmızı bir nokta belirdi. Nokta giderek büyüyerek ekranın üst tarafını boydan boya kapladı. Daha sonra da duvara atılmış bir kutu boya gibi kırmızı renk aşağı aktı ve ortaya "Senin için son çok yakın" diye bir mesaj çıktı. Hakan, mesajdan çok korkmasına rağmen eşinin daha fazla üzülmemesi için ona bir şey söylemedi. Zaten bilgisayarını kapatıp açtığında her şey normale dönmüştü.

Aradan 3 gün geçmişti ki, Demet'e yine telefonda Hakan'ın İzmir Tepecik SSK Hastanesi'nin acil servisine kaldırıldığı haberi verildi. Bu kez dedektif Serkan'dı arayan. Eşi, göğsünden vurulmuştu iki kurşunla. Demet, hastaneye vardıktan bir süre sonra Hakan'ı yoğun bakıma aldılar. Durumu kötüydü. Yoğun bakım ünitesinin küçük penceresinden bir süre eşini izledikten sonra sinirleri bozulan Demet, birden hastanenin koridorlarında bağırmaya başladı, "Bize bunları kim yapıyor?" diye. Onu, dedektif Serkan yatıştırdı ve "Şimdi daha da güçlü olman gerekli. Kocan iyileşecek enerjiyi senden almalı" dedi.

Haklıydı ama neydi bu olup biten. Bunların hepsi bir tesadüf müydü, yoksa gerçekten bir düşmanları mı vardı? Kötü haber çabuk yayıldı. Hastane eş, dost ile doldu önce sonra ise kimse kalmadı. Demet, eşinden iyi bir haber duymak için hastaneden ayrılmadı hiç.

Hakan, sokakta yürürken vurulmuştu. Kovanlar dışında başka hiçbir delil bulunamadı. Görgü tanıkları gri renkteki Opel marka plakasız bir araçtan ateş edildiğini söylüyorlardı.

Vurulma olayından sonra Demet-Hakan çiftinin başına gelenlerle ilgili dosyayla Cinayet Masası dedektifi Vural ilgilenmeye başladı. Yok denecek kadar az delil vardı ama kurban olarak Hakan seçildiğine göre Vural yardımcılarını çağırıp Hakan'la ilgili her şeyi öğrenmek istediğini söyledi. Bu nedenle önce Demet'le bir kez daha konuşuldu. Evlerinde ve Hakan'ın işyerinde araştırma yapıldı. Akrabaları ve dostları ile görüşüldü. Hakan'ın geçmişi didik didik edildi. Eski bir ortak, ortaya çıkan işlerden memnun olmayan bir müşteri, bir metres veya eski bir sevgili… Herkes olabilirdi Hakan'ı vuran.

VİRÜS PROGRAMI

33 yaşındaydı Hakan. İşinde başarılıydı. Kurduğu şirket ile kısa zamanda önemli projelere imza atmıştı. İyi de para kazanıyordu.

Polis, Hakan'ın ev bilgisayarını incelerken birden aynı mesajla karşılaştı: "Senin için son çok yakın." Bilişim Suçları Bürosu, bu mesajın peşine düşüp bunun kim tarafından gönderildiğini araştırırken, bu arada Hakan da yoğun bakımdan çıkarılmıştı. Ancak bilinci yerinde değildi. Doktorlar, karısından başka kimsenin onu görmesine izin vermiyorlardı. Demet, 5 gündür eşinin başındaydı. Ona kimi zaman pencereden dışarı bakarak baharın doğayı nasıl renklendirdiğini, çevresinde gördüklerini anlatıyordu, kimi zaman da kitap okuyordu. Hakan çok severdi eşinin kendisine kitap okumasını. Demet giderek ümitsizliğe kapılmaya başlamıştı ki, yine bir kitabı eşi için okurken ilginç bir şey oldu. Oldukça duygusal bir olayın anlatıldığı bölümde Hakan'ın gözünden süzülen bir damla gözyaşı Demet'i neredeyse sevinçten uçuracaktı. Günler sonra ilk kez bir yaşam belirtisi vermişti. Onu duyuyordu işte… Ümitsizliğe kapılması boşunaydı. Şimdi, Demet daha güçlü hissediyordu kendini. "Seni seviyorum" dedi Hakan'a ve şöyle seslendi, "Asla bırakmayacağım seni…"

ADRESİ BULUNDU

Polis, Hakan'ın bilgisayarlarının farklı bir bilgisayardan kontrol edildiğini tespit etti. Kullanıcı ismi, Kara Melek'ti. Bunun için hacker'ların size gönderdiği her hangi bir e-mail'i açmanız, bir video ya da müzik indirmeniz hatta sadece indirmeden dinlemeniz bile yeterliydi. Polis, Kara Melek'in peşine düştü. Kara Melek'in asıl adı Ebru Koçar'dı. 6 ay önce Hakan'ın işten çıkardığı grafikerlerden biriydi. Polis, adresi tespit edilen zanlıyı çok geçmeden evinde kıstırdı. Polise kapıyı açmayan Ebru ve yanındaki sevgilisi ile kaçmaya kalktı. Girdikleri çatışmada Ebru ölürken sevgilisi Can yaralı olarak yakalandı. Can polise verdiği ifadede, Ebru'nun işten çıkarıldıktan sonra bunalıma girdiğini anlattı. Daha önce yaşadığı rahatsızlıklardan dolayı psikiyatrlardan destek aldığı ortaya çıkan Ebru, tüm yaşananları intikam için planlamış ve erkek arkadaşını da plana dahil etmişti.

Hastaneye gidip Demet'e iyi haberi veren dedektif Vural odadan çıkarken kendi kendine şöyle dedi: Konfiçyüs der ki, 'İntikam yemini ettiğiniz zaman, iki mezar kazın.'

4 ay sonra Hakan yataktan kalkabildi. Ve kaldıkları yerden devam ettiler yaşantılarına. Ama artık biliyorlardı ki aralarındaki sevgi hiç yıkılmayacak kadar büyüktü.


Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche