• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

İkinci bir şans

 

 

İkinci bir şans

 

Gerçek yaşamdan alıntılanan ve ülkemizde az sayıda salonda gösterilen 'Aşk Yemini' adlı bir film izledim geçtiğimiz günlerde. Yüksek sesle müzik dinlerken dev bir tuval karşısında fırçasını özgürce sallayan bir kız vardı ekranda... Hayallerini satarken eşiyle ve yaşama karşı yaptığı seçimlerle mutlu bir yaşam sürüyordu.
Hayatına bakıp imrenebilirdiniz... Sonra kötü bir kaza sonucu hafızasını yitirdi... Eşini ve sanata olan bağlılığını unuttu. Ve bir arayışa girdi geçmişinde... Tercihlerini yeniden gözden geçirmeye başladı. Bazen hepimizin yaptığı gibi... Tek farkla, sanki unutmak ona verilen ikinci bir şanstı...

 

***

 

Bu filmi, Arkas Sanat Merkezi'ndeki oryantalist ressamların eserlerinin yer aldığı 'Batılının Fırçasından Ege'nin Bu Yakası' isimli sergiyi gezerken Fausto Zonaro'nun tablosunu görünce bir kez daha anımsadım.
Zonaro'nun 6 başyapıtından biri sayılan 'Bayram' tablosu duruyordu karşımda.
50 yıldır İstanbul'da bir ailenin himayesinde bulunan tablo, bir ay önce Arkas Holding koleksiyonuna katılmıştı. Tabloda, Ramazan Bayramı'nda Tatavla'da (şimdiki Kurtuluş) kurulan bir panayır alanı yer alıyor. İçinde, davul zurna eşliğinde dans edenler ve onları izleyen bir grup insan var... Kalabalığın içine, tuvalin sağ köşesine kendisini de yerleştiren ressam; Osmanlı'yı, hayatı ve sanatı için ikinci bir şans olarak görmüş.

 

***

 

Zonaro, 1854 yılında İtalya'daki Masi'de doğmuş. Gençliğinde duvar ve bina yapımı işlerinde çalışmış ve aranan bir usta olmuş. Bir süre sonra resim yapma yeteneğini keşfetmiş. Aynen hukuk okumaktan sıkılan 'Aşk Yemini' filminin genç ve güzel kahramanı gibi...

 

(Aslında onun sanatını hepimiz tanıyoruz... Fatih Sultan Mehmet'in ordusuyla İstanbul'u fethe gidişini anlatan tablo desem, eminim zihninizde bir ampul yanar...)

Zonaro, daha sonra kendisinden resim almak isteyen Elisabeth Pante isimli bir kadın ile tanışmış ve ona aşık olmuş. Onunla birlikte 1891 yılında oryantalist bir tutkuyla merak ettiği İstanbul'a gelmiş ve burada 1892'de evlenmişler.

Taksim civarlarında Ayazpaşa Mezarlığı ile Ayazpaşa arasında "Ömer Efendi" isimli birine ait dairede 34 lira kira ile yaşamaya başlamışlar.

Zonaro, İstanbul'da sanata yakın çevrelerde iyice tanınmış, suluboya tablolarını çok sayıda insanın yanında padişah II. Abdülhamit de beğenmiş.

Yaptığı Abdülhamit portresi de beğenilince Zonaro, "Ressam-ı Hazret-i Şehriyari", yani "Saray Ressamlığı" unvanına layık görülmüş. Ünü ve kazancı artmış... Hayatı 31 Mart Ayaklanması ile yeniden değişen Zonaro'nun önce unvanı, sonra da işi elinden alınmış... Sanatçı 1910'da ailesiyle birlikte yeni bir şans olarak gördüğü İstanbul'u terk etmek zorunda kalmış ve 75 yaşında 1929'da San Remo'da vefat etmiş.

 

***

 

Sergide; De Mango, Preziosi, Brest, Ziem, Curtovich, Warnia-Zarzecki, Boulanger ve Ernst gibi 52 oryantalist sanatçının birbirinden güzel eserleri yer alıyor. Birçoğu da yaşadığımız toprakları Zonaro gibi bir şans olarak görmüş ressamlar... Aynen filmimizin kahramanı gibi her biri tutkularının peşinde bir yolculuğa dahil olmuşlar... Kimi iç dünyasında, kimi tam da hayatın ortasında bir başka ülkeye sürüklenerek...

Boğaz, mesire yerleri, harem, gündelik yaşam ve kent görüntüleri temalı 109 eseri incelerken siz de eminim bambaşka duygulara yelken açacaksınız... Kendinize bir şans verin ve kapanmadan bu sergiyi gezin...
Unutmayalım kendimize verdiğimiz şansı, kimse bize sunmaz...

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche