• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

Kahramanı beklemek




Kahramanı beklemek
 


Etrafımdaki pek çok insan dikkat dağınıklığından ve odaklanamamaktan şikayetçi. Kitap okuyamıyoruz diyorlar… 2022 yılında İngiliz-İsveçli gazeteci ve yazar Johann Hari, insanların neden artık derin düşünemez, odaklanamaz, uzun süre konsantre kalamaz hâle geldiğini araştırdığı bir kitap yayınladı. Adı Çalınan Dikkat… Hari kitabında, bu sorunun sadece bireysel irade eksikliği değil, sistematik, teknolojik ve kültürel sebeplerden kaynaklandığını savunuyor. Şirketlerin ve devletlerin dikkatimizi çaldığını, kabahati de bireylerin yetersizliğine attıklarını iddia ediyor ve ekliyor: ⁠“Bu sadece kişisel bir başarısızlık değil, politik bir mesele.”
Bireysel çözüm olarak ise insanın doğayla ilişkisini düzeltmesini ve daha disiplinli olmasını gösteriyor. Ben de bu hafta sonu öyle yaptım. Yazdan kalma bir günde deniz kenarındaydım. Biraz ‘durmak’… Sadece durmak için… 
İnsanın bazen durmaya da ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sadece oturduğu yerden uzaklara, denizle gökyüzünün kavuştuğu çizgiye bakmasında bir şifa gizli olduğunu… Zihnin rahatladığını, bedenin daha iyi nefes aldığını hissediyorum… Bu hafta sonu da öyle de oldu diyebilirim…

---

Öyle durup rüzgarın salınımındaki değişimini hissedip, denizin dalgalanmasındaki sesin tınılarına eklenenleri beklerken iki roman ve onların zıt karakterli kahramanları geldi aklıma. Bunlardan biri Tatar Çölü romanıydı. Dino Buzzati’nin romanının başkahramanı Teğmen Giovanni Drogo, uzak bir sınır kalesi olan Bastiani Kalesi’ne atanıyor ve burada yıllarca hayalî bir düşman olan Tatarları bekleyerek yaşamını geçiriyor. Kaleden çıkmaya karar verdiğinde de ömrünü orda heba ettiğini anlıyor. 
Bir diğer yazar ve kitabı ise Jack London’ın Martin Eden adlı romanıydı. Martin Eden, alt sınıftan gelen, denizci geçmişi olan, eğitimsiz fakat zeki ve tutkulu bir genç. Bir gün burjuva sınıfına mensup Ruth Morse adında genç bir kadına âşık oluyor. Ruth sayesinde edebiyatla tanışıyor ve kendi kendini eğitmeye başlıyor. Yazar olma hayaliyle büyük bir mücadeleye girişiyor. Martin, sınıf farklarını, entelektüel çevrelerin ikiyüzlülüğünü ve bireyin bu sistem içinde nasıl ezildiğini bizzat yaşıyor ve okurlara da yaşatıyor. Yıllar süren emeğinin ardından nihayet yazar olarak ün kazanıyor ama bu başarı, onun içsel boşluğunu doldurmaya yetmiyor. 

--- 

İşte bu iki karakter arasında gidip gelirken içinde bulduğumuz sistemin yozlaşmış halinin de beni köşeden izliyor olduğunu düşünmek rahatsız ediciydi. Özgürlüğünü savaşarak alan ülkemde köle gibi yaşayan insanlarım, o sistemin elleri arasında çalınan zamanlarıyla eriyorlardı. Ve ben bunu görüyordum. Beni kendime getiren ise bir gün önce Devlet Tiyatrosu’nda izlediğim oyun Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikayesi oldu. Oyunu yazan, yöneten ve oynayan Cengiz Toraman oyunun sonralarında şöyle diyordu: ‘Başka bir kahraman bekleme, kendi hikayenin kahramanı ol.’

Mustafa Kemal Atatürk gibi…
Nice 29 Ekimlere… Nice kutlamalara…
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar41.813441.9809
Euro48.560348.7549
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche