Günler, Aylar, Yıllar
Su hayat demek. Su bitiyor. Nihai sona, susuzluğa doğru yaklaşılıyor. Ancak bu zamana kadar bu sorunla ilgili yetkililerden gerçek çözüm önerileri görmedim. Siz gördünüz mü?
Bu durum bana Çin edebiyatının önde gelen isimlerden biri olan Yan Lianke’nin Günler, Aylar, Yıllar adlı novellasını anımsattı. Roman, Çin’in Balou Sıradağları’nda yaşanan derin bir kuraklığı anlatıyor. Yerleşimi terk eden köylüler arasından yalnız kalmış yaşlı bir adam ile Kör adındaki kör köpeği, ellerinde yalnızca bir avuç mısır ve birkaç damla suyla hayatta kalma mücadelesi veriyor. Zaman, mekân, yalnızlık ve doğa ile insan arasındaki ilişkinin çıplak hâli okura şiirsel bir dille sunuluyor.
Ülkesinin yasaklı yazarlarından olan Yan Lianke, hikayesindeki ihtiyarı köyde bıraksa da 9 köyden kovuluyor. Bilirsiniz doğruları telaffuz etmek çözüm bulamayanlar tarafından iyi karşılanmıyor.
Küresel ısınma, iklim değişiklikleri, aşırı tarım ve sanayi tüketimi, ormansızlaşma ve plansız şehirleşme suyun doğal döngüsünü bozuyor ve artık kuraklık riski kapımızı çalıyor. NASA ve Birleşmiş Milletler uzmanları, son 50 yılda su rezervlerinin hızla azaldığını ve bazı bölgelerde yeraltı sularının kritik seviyelere ulaştığını söylüyor. İklim bilimci Johan Rockström’e göre, “Suyun sürdürülebilir yönetimi, insanlığın geleceğini belirleyen en kritik unsurlardan biri” derken bizde önlem olarak su kesintileri uygulanıyor.
Kuraklık, sadece tarımı ve gıda güvenliğini tehdit etmekle kalmaz; ekosistemleri, nehirleri ve yeraltı sularını da etkiler. Bilim insanları, Afrika, Orta Doğu ve bazı Asya bölgelerinde süren kuraklıkların milyonlarca insanı göçe zorladığını, yoksulluğu ve sosyal çatışmaları artırdığını belirtiyor.
Yıllardır söylenen su yüzünden çıkan ve çıkacak yeni savaşlar da bu kuraklık belasının bir başka tarafı. Kuraklık yalnız bir çevre sorunu değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir krizdir; çözüm, bireysel farkındalık, bilimsel yaklaşım ve küresel iş birliği gerektirir. Felsefeci Vandana Shiva, “Su, yalnızca bir kaynak değil, yaşamın kendisidir. Ona saygı duymak, yaşamı korumak demektir” diyerek bireysel ve toplumsal sorumluluğa dikkat çekiyor.
Yazıyı Yan Lianke’nin kitabından şöyle bir alıntıyla bitirelim sevgili okur: “Fakat şimdi hiçbiri yoktu, ne bir çiftlik hayvanı ne de bir serçe vardı, hatta kargalar bile kaçmıştı kuraklıktan. Sadece ölüm sessizliği kalmıştı geriye.”